İbrahim Atlı
“Uzaklara geldiğini anımsıyordu yalnızca, çok uzaklardan.” (s.13) Hasan Ali Toptaş’ın Gölgesizler adlı romanında geçen bir cümle… Yazarın ‘uzak’ kelimesine yüklediği anlamları düşündüm bir an. Sonra bir boşluk kapladı içimi ve her yanı. Aslında ‘yakın’ sandıklarımızın ne kadar ‘uzak’ olduğunu anladım. Bu bir kuruntu değil. Bir dakika düşününce bu kanaatime katılacaksınız. Kendimiz bile kendimize uzaklaşıyoruz. Dünkü fikirlerimizle bugünkü fikirlerimiz bile uyum sağlamıyor. Çünkü dün artık çok uzak. ‘Nasıl uzak? Aradan daha 24 saat bile geçmedi!’ diyebilirsiniz. Peki o zaman!
Bana dünü getirin size inanayım. Dün artık bir zaman boşluğunda kaldı. İçimi ve her yanı kaplayan boşlukta. Şairin “Memleket mi, daha uzak / gençliğim mi, yıldızlar mı?” sorusunu sadece mısraya ahenk sağlamak için yazılmış bir cümle olarak değerlendirirsek elbet saçma gelecek dediklerim. Ama her şeye ‘uzak’ kaldık. Günbegün yakınlaştığımız tek şey ölüm. O yüzden günü iyi değerlendirmeye, sevdiklerinizi üzmemeye daha önemlisi adam olmaya gayret edin. Yalanlar, küçük oyunlarla ‘uzak’laştığınız yakınlarınız değil kendinizsiniz. Sezai Karakoç iyimserliğiyle hayata bakıp çürümenin sonunda bir tazelenme olacağına inanıyorum. Diriliş kaçınılmaz. Bu bakımdan çürürken kokmamaya gayret edin hiç değilse.
Ayasofya
Çok ilginç bir dönemde yaşadığıma inanıyorum. Darbe girişimi, Dünyayı etkileyen salgın, uzayda üs kurma çabaları derken “Sanırım şaşıracağım bir gelişme daha yaşanmaz!” derken Ayasofya’nın tekrar ibadethaneye çevrildiği haberini gördüm. Tabii ki Ayasofya’nın manevi değeri çok yüksek. Ayasofya demek, İstanbul’un fethi demek, İstanbul İslam’ın demek. Bu sırada caminin müze statüsünden çıktığı için üzülenleri gördüm. Şunu söylemek isterim ‘Geçmişten Geleceğe Üsküdar’ belgeselini hazırladım, sundum ve tasarlayıp tamamladım. Osmanlı’dan kalan tüm camiler aynı zamanda bir müze statüsündedir. Tabii bu bilet almadan abdest alınarak girilen ‘açık hava müzesidir’. Dolayısıyla diğer camilerin sanat değerini hiçe sayıp Ayasofya’nın sanat değerinin düşeceğini düşünenleri görünce ben de üzüldüm. Ne denilebilir ki: ‘Ol mahiler ki derya içreler deryayı bilmezler’