Gazete 1453/İstanbul
Büyük Selimiye Camii’nin Tarihi: Tarih kitaplarının bir imparatorluğun köklü değişimini yazmaya hazırlandığı yıllarda, Marmara’ya ve Haliç’e bakan hakim bir tepe üstünde, Osmanlı’nın 28. Padişahı, askerleri için bir ibadethane yaptırmaya karar verdi. Kendi adıyla anılan kışlasının yanına, yine kendi adıyla anılan yapıyı inşa ettirmeye başladığında tarih 1801 yılını gösteriyordu. III. Selim Han’ın imtinayla yaptırdığı eser 1804 yılında askerlerin talim seslerini Allahüekber nidalarıyla bastırdı.
200 yıldır ilahi çağrıyı sürdüren, heyecan ve hayranlığı aynı anda hissettiren Büyük Selimiye Camii’ne hoş geldiniz!
Barok ve Osmanlı mimarisinin muhteşem birlikteliğinden oluşan caminin tak halinde 4 avlu kapısı vardır. Avluya girerken kapıların üzerindeki kitabeler tarihte yolcuğun ilk işaretlerini verir sizlere. Tarihi çınarın sizi davet ettiği kapıdan girdiğiniz anda cami tüm ihtişamıyla karşınıza çıkacak. Bu dev yapının üzerindeki mimari dehanın izleri olan minik kuş sarayları ise hayranlığınızı bir kat artıracak.
Bu eşsiz şahesere aşağıdan yukarı doğru bakarken başı göğe değen minarelerle göz göze geleceksiniz. Kalın olduğu için III. Selim tarafından tıraşlanması emredilen minareler, 1820 yılında şiddetli lodosta yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir.
Yüzbinlerce kişiyi omzunda taşımış dokuz mermer basamak görevinin yapmanın mutluluğuyla sizi de camiye ulaştırır. Mabedin som mermerden kıble kapısı üzerinde III. Selim’in tuğrası ve bir kitabe göze çarpar. Kitabede yapının 1804 yılında tamamlandığı yazılıdır. Ayrıca camiyi yaptıran padişahın da hilafet makamının süsü ve Allah’ın gölgesi gibi vasıflarla övüldüğü görülür.
Camiye girmek için kapı tokmağına eliniz değdiğinde ilahi bir dokunuş hissedebilirsiniz. Bunun sebebini merak ettiğinizde tokmakların birisinde La ilahe illallah birisinde de Muhammeden Resullullah yazıldığını göreceksiniz.
Kapıdan girdikten sonra, ilk bakışta kumaştan yapılmış izlenimi veren bir işleme dikkat çeker. Türk ağaç işçiliğinin eşsiz örneklerinden olan altın yaldızlı tahta kurdela fevkalade güzelliktedir.
Devasa avizesinin ilahi ışığıyla ruhumuzu aydınlatan camiyi, eteğinde 24 pencere bulunan tek ve derin kubbe örter. Som mermerden olan mihtap yarım kubbe halinde dışarıya taşmıştır. Mermerden dökülmüş izlenimi veren, yekpare görünümlü minber devrin muhteşem işçiliğini yansıtır. Vaiz kürsüsünde de aynı muhteşem işçiliğe şahit oluruz. Osmanlıyı ihtişamlı günlerine kavuşturmak isteyen Sultan Selim Han, caminin içini saran Fetih suresiyle bu isteğini tüm müminlere duyurmak istemiştir adeta.
Caminin sağındaki Hünkar mahfelinin kapısı bugün İbrahim Hakkı Konyalı Kütüphanesi’ne açılıyor. Namazını sık sık burada kılan padişah, kışladaki askerlerini buradan takip eder, istirahatini burada yapardı.
Caminin bütün kapılarının iç ve dış üstlerinde Kuran’dan ayetler yazılıdır. Hiçbir cami kitabe bakımından bu zenginliğe sahip değildir.
Ziyaret ettiğinizde içinizi kaplayan huzuru unutamayacağınız. Ecdadın mimari dehası karşısında hayranlığınızı gizleyemeyeceğiniz Selimiye Camii, geçmişten geleceğe yolu Üsküdar’dan geçenleri misafir etmeyi sürdürüyor. Bir devre şahit olacağınız, döşemelerinde cihan padişahının ayak seslerini işiteceğiniz camiye gelin ve geçmişe kulak verin. Hazırlayan: İbrahim Atlı