Dr. Güler Demir Yazdı
Johann Wolfgang Von Goethe’in ünlü “Genç Werther’in Acıları” başlıklı kitabında şu ifadeler geçer “…Bir konuya ilişkin yalnızca empati kurduğumuz ölçüde konuşma hakkına sahibiz”.
Empati kavramı, en yalın biçimde bir diğerinin duygu, deneyimleri vb.ni anlayabilme yeteneği (Oxford Learner’s Dictionaries) olarak tanımlanabilir. Empatinin temel özelliği zorlanmakla oluşmaması, daha çok içten gelmesidir. Duyarlı bir kişilik yapısı gerektirir. Vicdan ve merhameti içerir. Empati sahibi kişiler olası her durumda ve koşulda, fevri davranış ve tepkiler göstermekten çok kendilerini diğerlerinin yerine koyup, onların perspektifinden bakmayı benimsemişlerdir. Özellikle duygusal zekası (EQ) gelişmiş insanların daha fazla empati yeteneği olduğuna inanılır.
Söylemlerimizin arka planında ne kadar empati var? Bir başkasını yargılamadan önce onun makosenlerini giyip dolaşabiliyor muyuz? Yaşam biçimi bizden farklı olanların, çeşitli nedenlerle düzeni bozulanların, yaşadıkları yeri yurdu terk edenlerin hikayelerini ne kadar biliyoruz? Bulunduğumuz konumdan, kendi dünyamızın dışına çıkmaya çaba harcamadan, farklı durumda olanları yargılamakla neyi çözümlüyoruz? Onları kınamak, nefret duymak ne kazandırıyor? Duvarlarını bireysel, politik görüşlerimiz, inanç ve değerlerimiz ile ördüğümüz o kendi dünyamızı diğerlerinden ayıran ya da ne kadar sağlam olduğunu belirleyen ölçütler neler? Olaylara o duvarları yıkarak ve herşeyden soyunarak, olası en saf ve nötr biçimde bakabilme cesaretine sahip miyiz? Diğerlerini bu kadar kolay yargılayabilirken kendimizle yüzleşebiliyor muyuz?
Hemen her konuda bilirkişiler, doğrusu salt doğru olanlar, etik (!) davrananlar, kasıtsız olanın dahi kasıtlı olduğuna emin olanlar (!), hataları affetmeyenler, korku, kaygı kadar insani duyguları dahi hoşgörmeyenler; onlara şimdi tam da dünyayı tehdit eden (ve şüphesiz bir an önce sonlanmasını dilediğimiz) corona virüsünün yayıldığı zamanlarda sormak gerekiyor? Tehdit hissedilen koşullardan kaçmak, sakınmak kadar doğal ne olabilir? Sadece bu değil yüzlerce soru daha sorulmalı onlara. Belki de böyle zamanlar kendimizle yüzleşme zamanlarıdır!…