Dr. Güler Demir Yazdı
İngiliz aktör, yazar ve film yapımcısı George Arliss’in bir sözü vardır: “Alçakgönüllülük, zihnimizi yaşamla ilişkili olası tüm değişikliklere hazırlamamızı sağlayan tek gerçek bilgeliktir” Başarılarını içselleştirmiş ve yaşamla yapıcı biçimde buluşturmuş, iyi kalpli kişilerin alçak gönüllü olduğunu biliriz. Ancak, azaldılar mı ne bu insanlar? Yaşar Kemal’in dediği gibi “O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip” gittiler mi? Peki, o olgun, naif insanlar neden, nereye gitmiş olabilirler? Onlarsız daha da zor katlanmak horlanmalara, büyüklenmelere, acımasızlıklara? Şimdi kibrin azgın dalgaları arasında kendisine yol açmaya çalışan bir avuç kişinin işi ne kadar güç!
Kibirli kişiler, narsisistik eğilime sahiptirler; dünyalarını öncelikli olarak iktidarları için kullanabilecekleri ve şan şöhret kazanmak istedikleri bir arena olarak görürler. İmajlarını güçlendireceklerini düşündükleri eylemlere yönelimleri ve imaj kaygıları çok yoğundur. Yaptıklarını mükemmel görme, kendilerini yüceltme eğilimleri çok fazladır. Kendilerini otorite görür, kendilerinden söz ederken, diğerleri adına konuşur; kraliyet ailesine özgü bir biçimde “biz” ifadesini kullanırlar. Kendi yargılarına aşırı güvenirken başkalarının öneri veya eleştirilerini küçümserler. Her şeyi başarabileceklerine, her şeye güçlerinin yeteceğine ilişkin abartılı inanca sahiptirler. Literatürde bir tür “güç zehirlenmesi” (intoxication of power) olarak tanımlanan bu rahatsızlığa sahip kişilerin ortak özelliklerine ilişkin çıkarımlar böyledir.
Evet, bu bir rahatsızlık olarak tanımlanır. David Owen, Jonathan Davidson ve pek çok bilim insanı bu rahatsızlığın nedenleri ve yol açabilecekleri üzerine çalışmalar yapmıştır. David Owen’e göre, Hubris Sendromu diye anılan bu ruhsal sorununun temeli iki noktaya dayanmaktadır: azalan empati ve sezgilerin bilişsel süreçlerle bağlantısının yitirilmesi. Bu sendrom daha çok politikacılarla ilişkilendirilse de statüsü, mesleği ne olursa olsun, birçok kişinin bu tedavisi güç rahatsızlığa yakalandığını görmemiz için çevremize bakmamız yeterlidir. En kötüsü de bu kişilerin yaşadıkları güç zehirlenmesinin sonucunda zehirlerini güçlerinin yettiği; diş geçirebildikleri kişilere akıtmalarıdır. Panzehiri nedir diye düşünürken daha önce de bir yazımda andığım, Tarkovsky’nin 1979 yapımı filmi Stalker’dan Lao Tzu’ya ait bir alıntı geldi aklıma: “…Onların tutku dediği gerçekte duygusal bir enerji değil, ruhları ve dış dünya arasında bir sürtüşmeden ibarettir… Güçsüzlük muhteşem bir şeydir ve güç hiçbir şey… Çünkü katılaşan, kendini katılaştıran hiçbir zaman kazanamaz…”
Kaynaklar:
Claxton, G., Owen, D., & Sadler-Smith, E. (2015). Hubris in leadership: A peril of unbridled intuition?. Leadership, Volume 11, Issue 1, pp.57-78.
Owen D, Davidson J. (2009). Hubris syndrome: An acquired personality disorder? A study of US Presidents and UK Prime Ministers over the last 100 years. Brain, 132, pp. 1396–1406